Miras hukuku, gerçek kişilerin ölümlerinden sonra malları üzerinde yapmak istedikleri ölüme bağlı tasarrufları ve ölümleri halinde; mirasa konu mallarının (tereke) mirasçılar arasında ne şekilde paylaştırılacağını ve borçlarının nasıl ödeneceğini inceleyen bir hukuk dalıdır.
Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş olan miras hukuku, ölümden sonra malların intikalini ve ölümden önce düzenlenen; vasiyet gibi ölüme bağlı tasarrufları da işlemesi açısından aile hukuku, eşya hukuku ve borçlar hukuku ile de yakından ilgilidir.
Hukukumuzda önemli bir yere sahip olması ve geniş bir hukuk dalı olması nedeniyle, miras hukuku davalarının da farklı özellikleri bulunmaktadır. Bazı miras davalarının nedenleri ise şu şekildedir:
- Mirastan mal kaçırma nedeniyle tapu iptal davaları
- Mirasta mal paylaşımı
- Mirasın reddi
- Tenkis davaları
- Vasiyetnamenin iptal edilmesi ve düzenlenmesi
Mirastan Pay Alabilecek Kişiler Kimlerdir? Kimler Mirasçı Olabilir?
Miras Hukukunda mal paylaşımı yapılabilmesi için ilk olarak mirasçıların belirlenmesi gerekmektedir. Hukukumuzda yasal mirasçı ve atanmış mirasçı olmak üzere iki tür mirasçılık bulunmaktadır.
- Yasal mirasçı, miras bırakanın bir iradesi olmaksızın doğrudan kanundan kaynaklanan ve miras bırakanın ölümü ile birlikte doğan bir miras hukuku statüsüdür. Miras bırakanın (muris) eşi, evlatlığı, alt soyu, kan hısımları ve devlet kanuni mirasçılardır.
- Atanmış mirasçı, miras bırakanın kendi iradesi ile mirasının bir kısmını veya tamamını bıraktığı mirasçılardır.
Önemle belirtmek gerekir ki; yasal mirasçılığın temelini zümre sistemi oluşturmaktadır. Mal paylaşımı sırasında yasal mirasçı sıfatıyla mirasta hak sahibi olabilmek için üç zümreden birine dahil olmak gerekir. Mal paylaşımı sırasında da zümre derecesi önem arz etmektedir. Yazımızın devamında mirasta mal paylaşımının nasıl yapılacağı ve zümre sistemi işlenecektir.
Mirasta Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?
Medeni Kanun’da miras bırakanın ölümü ile mirasta mal paylaşımı yapılırken üç dereceli bir sistem düzenlenmiştir. Kanuni mirasçı olabilmek için bu üç zümreden birine dahil olmak gerekmektedir. Mal paylaşımı birinci dereceden başlamaktadır. Eğer birinci derece mirasçı bulunmamakta ise sırayla iki ve üçüncü derece mirasçılar arasında miras paylaşımı yapılacaktır.
Zümre sisteminin başta gelen özellikleri şu şekildedir:
- Derece sistemi nedeniyle mal paylaşımına birinci zümreden başlanır. Birinci zümrede mirasçılar yoksa sırasıyla ikinci ve üçüncü derece mirasçılar arasında paylaşım yapılır.
- Zümre içinde ön sırada bulunan mirasçı, alt sıradaki mirasçının mirasçılığını engeller. Yani 1. derecede bulunan altsoyun (çocukların) varlığı halinde, 2. derece bulunan miras bırakanın anne babası veya 3. derecede bulunan mirasçılar mirastan pay alamayacaktır.
- Zümre başları hayatta ise altsoyları mirasçı olamaz. Zümre başı, mal paylaşımı esnasında her zümrede ilk sırada bulunan kişidir. Zümre başı yaşıyorsa onun altsoyu miras hakkına sahip değildir.
- Miras bırakanın hayatta olan eşi her dereceyle birlikte belli oranlarda miras hakkına sahiptir.
Kimler Hangi Zümrededir?
Yasal mirasçılıkta üç dereceli bir sistem olduğunu dile getirdik. Peki kimler hangi zümrede bulunmakta ve mirastaki pay hakları ne kadar olmaktadır?
- Birinci Zümre Yasal Mirasçılar: Miras bırakanın (muris) alt soyu yani; çocukları ve torunları birince zümreyi oluşturmaktadır. Murisin çocukları zümre başıdır. Çocuklar eşit miras payına sahiptir. Çocuklardan birinin muristen önce ölmüş olması durumunda, ölen çocuğun payı kendi mirasçılarına geçer. Birinci zümre mirasçıların bulunması halinde 2. ve 3. zümre mirasçılar, mirastan pay alamayacaktır.
- İkinci Zümre Yasal Mirasçılar: Miras bırakanın anne ve babasıdır. İkinci zümre olan anne ve babanın mirasçı olabilmeleri için birinci zümreden (murisin alt soyu) hiçbir mirasçının olmaması gerekmektedir. Anne ve baba mirasta eşit pay hakkına sahiptir. Anne ve babanın miras bırakandan önce ölmeleri durumunda ise; bunların alt soyu yani miras bırakanın kardeşleri mirasçı olacaktır.
- Üçüncü Zümre Yasal Mirasçılar: Miras bırakanın büyükanne ve büyükbabasıdır. Mirasçı olabilmeleri için 1. ve 2. zümre yasal mirasçıların bulunmaması gerekmektedir. Payları eşittir. Büyükanne ve büyükbabanın miras bırakandan önce ölmüş olması durumunda; bunların alt soyu yani miras bırakanın teyze, dayı, hala ve amcası ile bunların alt soyları mirasçı olacaktır. Ancak murisin eşi sağ ise ve 3. zümre başı olan büyükanne ve büyükbaba ölmüş ise; sadece zümre başlarının çocukları olan amca, hala, teyze ve dayı mirasçı olabilecektir. Bunların altsoyları mirasçı olamayacaktır. Yani murisin eşinin varlığı bu sayılanların alt soylarının mirasçılığını engelleyecektir.
Miras Bırakanın Sağ Kalan Eşinin Mirasçılığı
Eşin miras payı mirasçı olduğu zümreye göre değişmektedir. Buna göre:
- Sağ kalan eş, birinci zümre yani miras bırakanın alt soyu ile birlikte mirasçı ise mirasın ¼’ü eşe ait olacak; kalan ¾ miras ise çocuklar arasında eşit olarak paylaşılacaktır.
- Sağ kalan eş, ikinci zümre yani miras bırakanın anne ve babası ile birlikte mirasçı ise mirasın yarısı sağ kalan eşin olacak; kalan miras ise murisin anne ve babası arasında eşit şekilde paylaşılacaktır.
- Sağ kalan eş, üçüncü zümre yani miras bırakanın büyükanne ve büyükbabası ile birlikte mirasçı ise mirasın ¾’ü sağ kalan eşin olacak; kalan ¼ kısım ise murisin büyükanne ve büyükbabası arasında eşit olarak paylaştırılacaktır.
Devletin Mirasçılığı
Devlet de yasal mirasçı olup son mirasçıdır. Eğer miras bırakanın hiçbir yasal mirasçısı ve atanmış mirasçısı yoksa bütün miras devlete kalacaktır.
Evlilik Dışı Çocuğun Yasal Mirasçılığı
Evlilik dışında doğan çocukların baba yönünden mirasçı olabilmeleri için soy bağının kurulması gerekmektedir. Tanıma ya da hakim kararı ile soy bağı kurulur. Soy bağının kurulması durumunda evlilik dışı çocuklar da baba yönünden evlilik içi çocuklar gibi mirastan pay alabilirler.
Miras Ne Zaman Mirasçılara Geçer? Mirasçılık Belgesi Nedir?
Miras, miras bırakanın vefatı ile doğan bir hak olup; murisin vefatı ile birlikte kendiliğinden bir bütün olarak mirasçılara geçer. Burada külli bir geçiş vardır. Tereke, bir bütün olarak aktif ve pasifleri ile birlikte mirasçılara geçer.
Mirasın açılması kural olarak ölümle gerçekleşse de ölüm karinesi ve gaiplik gibi bazı durumların varlığı halinde mirasın açılması mümkün olabilmektedir.
Miras bırakanın vefatı üzerine, mirasçılara verilen ve kimlerin miras üzerinde hangi oranda hak sahibi olduklarını gösteren belgeye “veraset ilamı” veya “kanuni mirasçılık belgesi” denir. Miras, ölümle birlikte kendiliğinden intikal ettiğinden, mirasçılar tereke malları (miras bırakanın mal varlığı) üzerinde tasarrufta bulunabilir. Ancak mirasçı olduklarını ispat etmeleri gerekmektedir. Bunun içinde mirasçılık belgesi istenmektedir.
Mirasçılık belgesi, sulh hukuk mahkemesince veya gerekli şartların taşınması halinde noterlikçe verilmektedir. Mirasçılık belgesi, mirasçı olduğunu düşünen herkes tarafından talep edilebilir. Bu belgede sadece belgeyi talep eden kişi değil; mahkemenin tespit ettiği diğer tüm mirasçıların isimleri ve miras payları gösterilir.
Mirasçılık belgesi ancak mirasçıların talebi ile verilmektedir. Yani mahkeme kendiliğinden mirasçılık belgesi veremez. Bununla birlikte yasal mirasçılar dışında, miras bırakanın alacaklıları da şartların taşınması halinde mahkemeden talep edilebilir.
Mirasçılar Miras Bırakanın Borcundan Sorumlu Mudur?
Miras bırakanın borçları sebebiyle mirasçıların da müteselsil ve şahsi sorumlulukları bulunmaktadır. Müteselsil sorumluluk nedeniyle her mirasçı borcun tamamından sorumludur. Şahsi sorumluluk nedeniyle ise mirasçılar, miras bırakanın borçlarından sadece tereke malları ile değil; kendi şahsi mal varlıkları ile de sorumludur.
Bu sorumluluk miras açıldığı an başlamaktadır. Fakat alacaklıların mirasçılar aleyhine talepte bulunabilmeleri için; mirasçının kanunda belirtilen süre içinde mirası reddetmemiş olması gerekmektedir.
Miras bırakanın alacaklısı, isterse mirasçıların hepsinden; isterse de içlerinden sadece birinden veya birkaçından alacağının tamamını talep ve tahsil edebilmektedir. Müteselsil sorumluluk gereği kendisine başvurulması sebebiyle tereke borçlarını ödemiş olan mirasçı ise; isterse diğer mirasçılara rücu ederek, ödediği bedelleri paylar oranında tahsil edebilir.
Görüldüğü üzere mirasçıların tereke borçlarına ilişkin sorumlulukları kanunen geniş tutulmuştur. Kalan mirasın borca batık olması durumunda mirasın reddi veya mirasın hükmen reddi konuları gündeme gelecektir. Bu konular hakkında bir miras avukatından destek alınması faydalı olacaktır.
Reddi Miras Nedir? Reddi Miras Nasıl Yapılır?
Reddi Miras veya diğer adıyla mirasın reddi; miras bırakanın ölümü üzerine yasal veya atanmış mirasçıların, ölenin her türlü borç ve alacaklarıyla birlikte oluşan mirasın hak ve yükümlülüklerini reddetmesidir. Terekenin borca batık olması durumunda veya mirastaki pasiflerin aktiflerden fazla olması durumunda gündeme gelmektedir.
Mirasçılar, mirasın gerçek reddi ve mirasın hükmen reddi olmak üzere iki şekilde mirası reddedebilmektedir.
- Mirasın Gerçek Reddi: Ayırt etme gücüne sahip ve ergin olan mirasçılar, mirası reddettikleri yönündeki beyanlarını miras bırakanın son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine bildirerek mirası reddedebilir. Bu beyan yazılı veya sözlü şekilde mahkemeye bildirilebilir. Önemli olan ise mirası kayıtsız ve şartsız şekilde reddetmeleridir. Şarta bağlanmış ret beyanı geçersiz olacak ve miras, mirasçıya geçecektir.
- Mirasın reddi için kanunda üç aylık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Bu süre atanmış mirasçılar için tasarrufun kendilerine resmen bildirildiği tarihte işlemeye başlar. Yasal mirasçılar için ise; mirasçı olduklarını daha sonra öğrendiklerini ispat etmedikçe miras bırakanın ölümünden itibaren işlemeye başlar.
- Mirasın Hükmen Reddi: TMK M. 605/2’ye göre, miras bırakanın ölümü tarihinde ödemeden aczi açıkça belli ve resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır. Hükmen rette bu şartların bulunması halinde bir irade açıklaması gerekmemekte ve kabul/ret için bir süre de öngörülmemektedir. Mirasın hükmen reddinin tespiti mahkemeden her zaman istenebileceği gibi, tereke alacaklılarının açtıkları davalarda da her zaman ileri sürülebilir.
Miras Davaları Ne Kadar Sürer?
Miras davaları; tanık ve mirasçı sayısına, tereke üzerindeki uyuşmazlıklara, mahkemenin işleyişine veya tebliğ sürelerine bağlı olarak değişiklik gösteren sürelerde sonuçlanmaktadır. Miras davaları için her ne kadar makul süre, 731 gün olarak belirlenmişse de uygulamada bu süreç çok daha uzun sürebilmektedir. Sayılan sebepler nedeniyle her davada farklılık gösterebilse de miras davaları genel olarak 3-5 yıl arası sürebilmektedir.