Sözlü ya da yazılı bir iş sözleşmesi kapsamında, belirli bir ücret karşılığında işveren bağlı şekilde; onun talimat ve emirleri doğrultusunda çalışan işçiler ve işverenler arasındaki sorumluluk ve hakları düzenleyen hukuk dalına, iş hukuku denilmektedir.
Bu hukuk alanı, işçi ve işverenler arasındaki hukuki ilişkileri ve uyuşmazlıkları düzenlemektedir. Kişinin ücret karşılığında, zihin veya beden gücü ille işverenin emri altında çalışıyor olması iş hukuku kapsamına girmesi için yeterlidir. Yani vasıflı bir pozisyonda bulunmanın bu açıdan bir önemi bulunmamaktadır. Kişi, mühendislik gibi vasıflı bir işte çalışıyor olsa dahi; İş Kanunu açısından işçi pozisyonundadır.
Bu kapsamda; temizlik şirketinde çalışan personelden fabrika işçisine, markette çalışan reyon görevlisinden yazılım şirketinde çalışan bir mühendise kadar birçok kişi iş hukuku kapsamında çalışmaktadır. Ancak devlet memurları veya ev hizmetlerinde çalışanlar, iş hukuku kapsamına girmemektedir. Yazının ilerleyen kısımlarında iş hukuku kapsamına girmeyen işlere değinilecektir.
İş Hukukunun Alanları
İş hukuku; ekonominin, iş dünyasının ve insan haklarının hızlı şekilde gelişmesi nedeni ile sürekli olarak genişlemeye devam eden bir hukuk alanıdır. Hukukun bu kapsamlı disiplinini, daha kolay kavramak için iş hukukunu 3 ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlar; bireysel iş hukuku, toplu iş hukuku ve iş hukukunun genel esaslarıdır.
Bireysel iş hukuku kapsamında, işçi ve işverenler arasındaki hukuki ilişkilerle ilgili düzenlemeler dikkat çekmektedir. İşçi ve işveren arasında iş ilişkisinin kurulması, bu ilişkinin içeriği ve özellikleri, tarafların birbirlerine karşı olan hak ve borçları, iş akdinin sona ermesi ve bunun devamında ortaya çıkan işçilik alacakları ve tazminatlar; bireysel iş hukuku kapsamına girmektedir. 4857 Sayılı İş Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve Basın İş Kanunu gibi kanunlar ile genel anlamda iş hukuku düzenlenmiştir.
Toplu iş hukuku ise işçilerin bireysel olarak değil; bir araya gelmeleri halinde ortaya çıkan sendikaların, devlet ve işverenlerle olan ilişkilerini incelemektedir. Sendikaların oluşması, faaliyet alanları, toplu iş sözleşmeleri ve görüşmeler ya da sendikal özgürlük ve haklar; toplu iş hukuku kapsamında olmaktadır.
İş hukukun genel esasları altında ise iş yeri, işçi, işveren ve alt işveren gibi alt kavramlar, iş hukukunun temel özellikleri, bu disiplinin kaynakları, yaptırımlar ve yargı ayağı işlenmektedir.
İş Hukukunun Özellikleri
İş hukukunu diğer hukuk dallarından ayıran başlıca özellikler şu şekildedir:
- İş hukukunda işçinin, işverene kıyasla daha güçsüz bir pozisyonda bulunduğu varsayılmaktadır. Bu nedenle işçilerin sahip olduğu haklar, işverenlere karşı korunmaktadır. İşçinin haklarına ulaşması ve işveren tarafından sömürülmesinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
- İş sözleşmelerinde işçinin özellikleri, işin kapsamı, ücret ve çalışma şartları gibi düzenlemeler dikkate alınır. Yapılan düzenlemeler ile işçinin temel hakları koruma altına alınır.
- Taraflar arasında bir uyuşmazlık meydana geldiği takdirde, kanun hükümleri işçi lehine yorumlanmaktadır. Ancak bu lehe yorumlama konusunu geniş anlamda algılamamak gerekir.
- Kamu düzenini ilgilendiren konulara sahip olması nedeni ile yalnızca özel hukuk alanına girmemektedir. İçerisinde devlet kurumları da ilgilendiren düzenlemeler bulunması nedeni ile karma bir yapıya sahiptir.
- İş hukuku dinamik bir yapıya sahiptir. Her geçen gün daha da büyümekte ve gelişmektedir.
Görüldüğü gibi iş hukukunu diğer disiplinlerden ayıran belli özellikler bulunmaktadır. Geniş düzenleme ve hükümlere sahip olması sebebi ile uzmanlaşması zor ve vakit alan bir daldır. Bu sebeple çalışma hayatında yaşanan uyuşmazlıkların çözümü için; tecrübeli bir iş hukuku avukatı ile çalışmak her zaman daha sağlıklı olacaktır. Avukat ile hareket edildiği takdirde, uyuşmazlık çok daha sağlıklı şekilde çözüme ulaşacaktır.
İş Hukukunun Kapsamı
İş Hukuku, bir hizmet sözleşmesiyle işverenin emir ve talimatı altında çalışan işçi ve bu işçiyi çalıştıran işveren arasındaki hukuki ilişkileri düzenler. İş Hukuku içinde değerlendirilen bazı sözleşmeler 4857 Sayılı İş Kanunu’na girerken; bazı sözleşmeler de Borçlar Hukuku alanına girmektedir.
Örneğin; kendi hesabına, serbest ve bağımsız şekilde çalışan kişiler, İş Hukuku kapsamında değildir. Çünkü İş Hukuku; bir işveren adına, onun talimatına ve emirlerine bağlı şekilde görülen işler hakkındaki hukuki ilişkileri düzenler. İş hukuku avukatları da bu kanun uyarınca işçilerin haklarını elde etmesinde görev görür.
İşçiyle işveren arasında kurulan iş sözleşmesi; taraflardan herhangi birinin ölümüyle, tarafların anlaşmasıyla, sözleşme süresinin dolması ya da fesih yoluyla sona erebilir. İş sözleşmesinin sona ermesinde feshin nasıl gerçekleştiği iş davalarında önem arz eder. Çünkü, işçinin alacağı tazminat da bu feshe bağlıdır.
Hangi İşler İş Kanunu Kapsamına Girmez?
Taraflar arasında kurulan iş sözleşmeleri her zaman İş Kanunu kapsamında sayılmayabilir. Bazı iş ve iş kolları İş Kanunu dışarısında bırakılmıştır. Bu işleri düzenleyen kanunlar ise farklıdır. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun dördüncü maddesi ile İş Kanunu kapsamında olmayan işlerin neler olduğu belirtilmiştir. Bu maddede sayılmayan işler ise İş Kanunu kapsamında değerlendirilmektedir.
İş Kanunu 4. madde doğrultusunda, İş Kanunu’na tabi olmayan işler şunlardır:
- Hava Taşıma İşleri
Hava taşıma işleri İş Kanunu kapsamına girmez. Bu işleri düzenleyen özel bir kanun da bulunmamaktadır. Bu alandaki iş ve işlemler, Borçlar Kanunu hükümlerine göre düzenlenir. Pilot, kabin memuru veya hostes gibi uçuş personellerinin iş sözleşmeleri, İş Kanunu kapsamında değildir. Bu sebeple, hava taşıma işlerinde çalışan personellerin hak ve alacakları İş Mahkemesi’nde görülmemektedir.
- Deniz Taşıma İşleri
Liman, iskele veya kıyılarda; karadan gemiye veya gemiden karaya yapılan boşaltma ve yükleme gibi işler deniz taşıma işleridir. Bu işler, Deniz İş Kanunu’na tabi olması nedeni ile İş Hukuku kapsamına girmez.
- Aile Ekonomisinde Yapılan İşler
Bir ailenin, 1. dereceden 3. dereceye kadar akraba bağına sahip olan bireyleri arasında; dışarıdan herhangi 3. bir kişinin katılmadan yapılan el sanatları işleri İş Kanunu kapsamında değildir. Halı veya yorgan dokuma gibi işler buna örnektir.
- 50’den Daha Az İşçi Çalıştırılan Tarım ve Orman İşleri
50 de dahil, 50’den daha az işçinin çalıştığı tarım ve orman işleri İş Kanunu kapsamına girmez. Bu tarz işlerde çalışan kişiler, Borçlar Kanunu’na tabidir.
- Ev Hizmetleri
Temizlik, çamaşır veya yemek gibi günlük ev işlerinde çalışan kişiler, İş Kanunu kapsamına girmemektedir. Bu tarz işlerde çalışan kişiler, işverenleri ile hukuki uyuşmazlık yaşadıkları takdirde Borçlar Kanunu doğrultusunda haklarını aramaktadır.
- Sporcular
Sporcular da İş Kanunu kapsamına girmemektedir. Ancak spor kulübü çatısında çalışan diğer çalışanlar İş Hukuku kapsamında değerlendirilir.
- Esnaf ve Sanatkarlar
Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu ikinci maddede sayılan, 3 veya daha az kişinin çalıştığı yerler de İş Kanunu kapsamında sayılmaz. Buna göre; seyyar veya sabit çalışan, sermayeye ek olarak vücut emeğini de ortaya koyan ve gelirleri tacir niteliğinde bulunmayan kişiler ile bu kişilerin yanında çalışan kişiler, İş Kanunu’na tabi değildir.
Yukarıda sayılanlara ek olarak; çıraklar ve rehabilite edilenler de İş Hukuku kapsamında değerlendirilmez. Bu tarz işlerde çalışan kişiler, İş Kanunu’na tabi olmadığı için; işçilik hakları da İş Mahkemeleri’nde değil, genel düzenlemeler uyarınca diğer mahkemelerde görülmektedir.
İstifa Ederken Avukata Danışmanın Önemi
İşçinin istifa ederken hangi sebebe dayandığı, haklarını da doğrudan etkiler. Hatta usule uygun şekilde sözleşme feshedilmediği takdirde, ihbar tazminatı gibi konular dahi söz konusu olabilir. İş yerinde uzun seneler boyunca emek veren işçinin, haklarına eksiksiz şekilde ulaşması en büyük hakkıdır. Ancak, işçi hakları bazı durumlarda işverenler tarafından göz ardı edilebilmektedir. Zira işçi, istifa ederken haklı bir neden bulunuyorken; bu nedene dayanmadan işten ayrılırsa haklarını kaybedebilir. İşçi, istifa etse dahi ücret alacağı, yıllık izin ücreti ya da kıdem tazminatı gibi haklara sahip olabilir.
Kanun ile iş sözleşmesinin hangi hallerde haklı şekilde feshedileceği düzenlenmiştir. Ancak bu haller, günlük hayatta birbirinden farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Önemli olan, kanunda belirtilen durumları somut olay ile karşılaştırmak ve doğru yöntemi izlemektir. Avukatlar sahip olduğu hukuki bilgi ve tecrübeyi tam olarak bu noktada kullanır.
İş Davalarında Arabuluculuk Zorunlu Mu?
Arabuluculuk, hukuki uyuşmazlığın müzakere edilerek çözülmesini amaçlayan bir yöntemdir. İş Mahkemeleri Kanunu ile bazı iş davalarında, dava açmadan önce arabuluculuğa gitme zorunluluğu getirilmiştir. Kanuna göre, işçi ve işveren kaynaklı alacak davaları açılırken ilk önce arabulucuya başvurulmalıdır. İşe iade davası, kıdem tazminatı davası, ihbar tazminatı davası ve fazla mesai ücreti gibi işçi alacakları davaları buna örnektir. Dava şartı zorunlu arabuluculuk yoluna başvurmadan bu davalar açılır ise dava usulden reddedilir.
İş Davası Hangi Mahkemede Açılır?
İş Mahkemeleri Kanunu ile iş davalarının, iş mahkemelerinde açılacağı düzenlenmiştir. Eğer yargı çevresinde İş Mahkemesi bulunmuyor ise Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli mahkeme olur.
İş mahkemelerinde yetki konusu da önem arz etmektedir. İş davalarında yetkili mahkeme, davalı işverenin dava açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Ayrıca, işin yapıldığı yer mahkemesi de yetkili iş mahkemesi olmaktadır.
İş Mahkemelerinde Açılacak Davalarda Avukat Tutmak Zorunlu Mudur?
Yasal şartları yerine getiren dilekçeniz ile iş davanızı kendiniz de açabilirsiniz. Bazı yargılama türlerinde avukatla takip zorunluluğu bulunsa da iş mahkemelerinde açılan davalarda, avukat tutma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak yine de hak kayıpları ile karşılaşmamanız için süreci bir avukatla yürütmeniz daha sağlıklı olacaktır.